GİRİş

KAYIT OL

User Registration
or İptal
GİRİş KAPAT
---

---
A+ A A-

Tasavvuf had bilmektir, şiir hudutları zorlamak (Milli Gazete Röportaj 16 Ocak 2008)

Selçuk Küpçük'ün röportajı

Mevcut şiir albümlerinin neredeyse tamamı müzikal altyapıyı öne çıkartan bir saund sunuyor. Oysa sizin çalışmanızda şiir/söz öncelenmiş. Bu konuda neler söylersiniz?

-Şiir tariflerinden hareketle bu soruyu cevaplamak lazım galiba. Yüzlerce cevabı var şiir nedir sorusunun. Baudlauire albatrosun kanatlarında arar kafiyeyi, Şeyh Sadi güllerin yağında bulur, Schiller arslanların arasına atılan bir eldivende berraklaştırır fikrini, Mevlana kafiye düşündüğü sıra sevgilisinin ‘yüzümden başka bir şey düşünme’ ihtarıyla yaklaşır şiir hakikatine v.s. Her şair kendi şiirini tarif eder aslında, kimisi poetikleştirecek çapta, kimisi bir kaç cümle ile… Son noktada ise Peygamber Efendimizin “şiir hikmettir” ifadesiyle karşılaşıyoruz. Şimdi, herhangi bir şiiri okurken onu altyapı, aralarda şarkı gibi unsurlarla destekleyebilirsiniz. İç ahenginin –musikisinin- tamamlanması, işin popülerleşmesi manasına, ama hikmet okurken başka… Allah dostlarının şiirleri hikmet tarifine en fazla yaklaşanlar olmak itibariyle bir iç ahenk taşıyorlar zaten.  Makyaja ihtiyaçları yok.  Bundan dolayı, alt yapıyı sade tutarak, sizin ifade edişinizle şiiri önceleme ihtiyacı hissettik. Galiba hem farklı hem de iyi oldu böylesi.

 


Görüntünün aynalara ters yansıması gibi

Albümün kapağından, altyapısından sizin okuyuşunuza kadar tamamıyla abartısızlık üzerine kurulmuş bir yapı var. Bir sukunet ve sakinlik alanı aralıyor dinleyici için. Bu intibaya katılır mısınız?

-Bunu duymak çok güzel. Hedeflerimizden birisi de buydu çünkü; sadelik. Aşağı yukarı her meselede karşımıza çıkan bir durum var. Her şeyi olanlar hiç bir şeyim yoku anlatıyorlar her haliyle. Hiç bir şeyi olmayanlar ise, her şeyleri varmış gibi göstermeye çalışıyor. Aykırı tipler, cins kafalar herkes gibi olamayışı ızdıraplaştırırken içinde, herkes gibi olanlar aykırı taraflarını şovlaştırma derdindeler. Bu insandan albüme kadar her yerde böyle galiba. Şiirlerini okuduğumuz zevat-ı kiram aykırılığın, her şeyin sahibine ram olup O’nda yok oluşun zirveleri. Şiirleri ise şairlerinin gönlündeki durulmayı, sükuneti, temkini tam tersi bir halle açığa vuruyorlar. Muazzam bir dalgalanış, bir fırtına hali, müthiş bir aksiyon… Görüntünün aynalara ters yansıması gibi. Eğer dinleyici bu şiirleri duyduğunda sükunetin kapısı aralanıyorsa, şairlerin gönlü bu albümün aynasından doğru aksetmiş demektir. Bu da bizi mutlu eder kuşkusuz.

Gerek Tv’deki şiir programınızı ve gerekse şimdi bu albüm ile duruşunuzu diğer şiir okuyucuları arasında nereye yerleştiriyorsunuz?

-Şairim desem şiire, şiir okuyucusuyum desem kendime yazık ediyorum gibi geliyor. Şiirleri olan ama gönlündeki şiir tarifince şairliğin -henüz- yakınından bile geçemeyen bir adam Serdar Tuncer. Çıtanın nerede durduğu önemli. Anlatabiliyor muyum? Televizyon ya da radyoda şiir programı yapmıyorum.. Içinde şiir de okunan programlar bunlar. Ama ille de muadillerinden ayrı bir tarafı bulunacaksa yaptıklarımızın; Şiir yorumcusu olmak gibi bir hedefimiz, şairlik gibi bir iddiamız, televizyoncu olmak gibi bir derdimiz yok. Niye yapıyorum bu işi? Tembel bi adamım galiba. Az zaman harcayarak para kazanabiliyorsunuz bu gibi işlerden. Size ait hedeflere daha çok zaman kalıyor. El karda, gönül yarda meselesinin halli kolaylaşıyor. Atilla İlhan, az uyumak çok yaşamaktır demişti. Doğru laf. Az çalışmak da çok yaşamak, tabii az uyumanız kaydıyla.

Yazı adamı olmak başka

-60 yaşıma geldiğimde geride 61 kitap bırakmışsam gözlerimi huzurla kapatabilirim gibi geliyor. Bu devam eden bir bakıye. Sizden sonraki her geçen gün tazelenen bir eda. Tortusu zamanla kıvama eren bir tat. Binlerce program da yapsanız bir yere kadar. Sonrası yok. En iyi iş bir hafta bilemediniz bir ay hatırda kalır, faydası olur, getirisi devam eder. Ama yazı adamı olmak başka. Bu da sizden onlarca belki de yüzlerce yıl sonra teyid ve tespiti olacak bir şey. Hatırlanmak önemli mi? Kesinlikle. Hatırlattıklarınız yada gelir sizin adınız anıldıkça. İsminiz geçtiğinde bir bakışına iki cihan feda edilesi bir güzel hatıra geliyorsa saadet budur işte. Bu kadar lakırdının üstüne, ben kendimi benzer program yapanlar ile kıyaslamayayım, okurlarınız  versin bu kararı…

Albümde yer alan bütün şiirler tasavvuf merkezli bir okumaya açılıyor. Şiir-tasavvuf ilişkisi bağlamında neler söylersiniz?

İnsanın nerde durup nasıl baktığı önemli. Perspektif. “can konağını aramadaysan cansın/ bir lokma ekmek peşindeysen ekmek/ yani neyi arıyorsan osun sen” diyor hz. Mevlana.

Şiir aramaktır bir yerde. Tasavvuf, bulunanın aşk ve estetikle sağlam muhafazası. Önceki sorularınızdan birinde biraz değindik buna. Metafor. Şiir hikmettir, tasavvuf gönlü pak etme sanatı, hikmet pak olmayan gönle doğmaz. Her şiirde  hikmet yoksa,  şiir yazan herkes şair, her şairin söylediği şiir değildir. Tasavvuf dile gelmez. Şiir dile dökme sanatı. Zıtların aşkı. Tasavvuf ve şiir… iri laflar ediyoruz sanki. Haddi aşmadan bağlayalım mı? tasavvuf had bilmektir, şiir hudutları zorlamak gerçi. Neyse… yine Mevlana; “gönülden gönüle bir yol vardır derler/ sonra da bunu dile dökerler” buyrun cenaze namazına…. 

Gelenekte muhabbet var, sahici aşk var. Size ait tek şiir dışında albümdeki şiirler Mevlana’dan, Ümmi Sinan’dan, Eşrefoğlu Rumi’den ve daha birçok geleneksel isimlerden seçilmiş. Günümüz şiir albümleri ise ya okuyucunun kendi şiirlerinden ya da daha yeni döneme denk düşen şiirsel metinlerden oluşuyor. Sizin bu geneksel şiir birikimine yönelmenizin gerekçeleri nelerdir?

Gelenekte biz varız. Medeniyet, kültür, samimiyet, muhabbet, aşk var gelenekte. Sekülerleşmeden popülerleşmeden, ötekine benzeyeyim derken kendimizden olmadan biz varız.  En sahici halimizle varız orada. Bugün bütün bu şeylerin kendisi değil, gibileriyle yaşıyoruz sanki. Var gibiyiz. Yokuz. Geleneği fikirleştiremediğimiz için bugün yokuz, ya gelecek? Bugünkü yokluğumuzu düne borçluyuz biraz. Yarın var olacaksak bugün yaptıklarımızla var olacağız. Bu şiirler yarın için okundu. İddialı oldu belki, ama böyle. Bir de bu zatların ifadeleri kelam-ı kibar olmak itibariyle muhabbet menbaı. Peygamberlerin hayatını okumak imanı kuvvetlendirirmiş, Allah dostlarının sohbeti muhabbeti artırır derler. Bilmeyen de doldurur o ırmaktan kasesini bilen de. Batı neden okuyor bugün Mevlanayı, Anadolunun en ücra köşesinde ümmi bir nine nereden ezberlemiştir Yunus dizelerini, Eşrefoğlu aşktan dem vururken aşkı karşı cinsten ibaret zanneden bir adamın içi neden ötelere doğru deprenir… İçimizde kaybettik, dışarıda arıyoruz, bulduk zannetikçe kaybımızdan uzaklaşıyoruz. Yitik bir hazinenin izlerini yitirdiğimiz yerden sürme gayretiydi belki bizi geleneğe yönelten. Belki de başka, daha başka bir şeyler. Anlatmak zor. Gelenekten bir cümle ile bağlayalım mı sözü; sözün eli mananın eteğine ulaşamaz vesselam.

Ümmi Sinan’dan Necip Fazıl’a külliyatımızdan şiirler

Seyyid Hüseyin Nasr Batı modernleş(tir)mesine karşın İslam topraklarında varolan tasavvuf bilgisini öneriyor çağın yalnızlaşan, bilinci parçalanan ve ontolojik bağını yitiren insanı için. Tasavavuf ise gerek müzik ve gerekse de şiir ile organik bağ kuran bir yapılanma. Hatta şiir birikimimizde Tasavvuf Şiirleri başlığı altında toplanan bir külliyatın varlığı da tasavvuf-şiir ilişkisinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Serdar Tuncer bir süre evvel bu müthiş külliyatımızından şiirleri seslendirdiği bir şiir albümü çıkardı. Ümmi Sinan’dan, Necip Fazıl’a kadar uzanan bir çizgiden şiirlerin seslendirildiği albüm, başkaca özellikleri ile de dikkat çekici. Aslında Serdar Tuncer gerek tv’deki ve gerekse radyodaki programlarında seçip okuduğu şiirlerin seviyesi bağlamında, diğer birçok şiir yorumcusundan ayrışıyor. Erdem Bayazıt’tan, Sezai Karakoç’a kadar Modern Türk şiirinin günümüz örneklerinden de haberdar olan ve okuyan bir şiir yorumcusu zaten belli bir şiir birikine sahiptir. Serdar Tuncer’in sadece bu albüme değil, hayatın bütününe de tasavvuf bilgisi ile kapı araladığını düşünürsek, elimizde tuttuğumuz Yolumuz Aşk Yoludur (Taç Yapım/Pozitif Pazarlama) isimli şiir albümü daha da anlam kazanacaktır. Gürültünün, koşuşturmanın modern zamanında Serdar Tuncer okuduğu şiirlerle hem gelenek ile bağı yeniliyor, hem de aradığımız hikmetli sözlerden o deruni sesi, yorumu ile bize sükunet merkezli bir alan aralıyor.


(Milli Gazete)

Serdar Tuncer Resmi Web sitesi